Skip to main content

ÖZET

Narsisistik kişilik bozukluğu, günlük dilde kullanılan “narsist” betimlemesi ile sınırlı olmamakla birlikte, patolojik bir durumdur. Psikolojik ilginin “kendilik” üzerine yoğunlaşması sebebiyle, bireyin hem kendisi hem de başkalarıyla olan ilişkisi etkilenmektedir. Özellikle annenin, bebeğinin hislerini uygun aynalayamaması, çocuğa karşı tutarsız, reddedici ve değişken tutumlar sergilemesi, narsisistik kişilik bozukluğunun çıkış noktası olarak görülmektedir. Narsisistik bireyin, sahte benlik algısı sebebi ile rekabete girmekten ve yakın ilişkiler kurmaktan kaçtığı saptanmıştır. Narsisistik kişilik bozukluğunun gençler arasında incelenmesi sonucu, siber zorbalık ile ilişkisine rastlanmıştır. Kimlik bocalamasının yalnızca kişilik bozukluğunun bir belirtisi olmadığı verisinin özellikle kimlik gelişimi yaşlarındaki değerlendirmelerde dikkate alınması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: narsisistik kişilik bozukluğu, narsisizm, kişilik bozukluğu

GİRİŞ

            “Narsist” söylemi günlük dildeki kullanımı ile birlikte, kişinin kendisini aşırı derecede sevmesi ve tapmasını betimlemeye çalışırken, kendine karşı olumlu ve sağlıklı hisler besleyen kişilerin tutumunu değerlendirme konusunda karışıklık yaratabilmektedir. Narsisistik kişilik bozukluğu, bireyin kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkisini etkileyen önemli bir patolojik olgudur. Çok önemli, üstün ve eşi benzeri olmadığına inanılması, beğenilme gereksiniminin olması ve empati yapılamaması narsisistik kişilik bozukluğunun en belirgin özellikleridir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bir başka tanımda ise, “psikolojik ilginin kendilik üzerine yoğunlaşması” şeklinde ele alınmaktadır (Akt: Anlı & Bahadır, 2012). Nesne ilişkileri ve kendilik kuramlarının gelişiminde bu bozuklukla bağlantılı gözlemlerin önemli olduğu tespit edilmiştir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008).

Kendilik gelişimi ele alındığında, bir bebeğin ilk nesnesinin tüm dikkat ve algısının kendi bedeni üzerinde olduğu, ilk nesnesinin kendi bedeni olduğu görülmektedir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bebekler, büyüyüp geliştikçe de annesinin kendisinden ayrı bir nesne olduğunu kavrarlar (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bebeğin kendi varlığına ilişkin ilk değerlendirmesi, bakım veren annenin bebeğinin varlığına duyduğu haz, coşku ve kıvanç duygularını bebeğine yansıtması doğrultusunda oluşacaktır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Eğer uygun aynalama yapılamamış ise bebek kendini, bütünlüğü olan, ayrı ve özerk bir varlık olarak algılayamamaktadır. Narsistik patolojinin kaynağının, ebeveynlerin aynalama ve idealizasyonda yaptığı empatik hatalar olduğuna dair araştırmalar yapılmıştır (Akt: Anlı & Bahadır, 2012). Dolayısıyla kendilik işlevi için dışarıdaki bir kendilik nesnesinin desteği olamazsa değersiz, boş, çaresiz hissedecektir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bebek kendi bedeninden sonra keşfettiği ikincil nesne olan annesinin tutarsız, reddedici, değişken ve duygusal olarak terk eden tutumları sebebiyle dış dünyaya karşı güvensizlik geliştirip ve hayal kırıklığı yaşamaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Yaptığı sevgi yatırımının yönünü değiştirerek güvendiği kendiliğine yatırım yapmaya başlar ve ileriki aşamalarda ilkel savunma biçiminden narsisistik kişilik bozukluğuna bir geçiş söz konusu olacaktır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008).

Sonraki aşamalarda çocuk, ebeveynin mükemmel olduğunu düşünerek onun bir parçası olduğu fikri ile ebeveyni ülküleştirecektir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bir başka etmen ise, anne ve babadan yana şansı olmayan çocuğun narsisistik bir yapılanma ile zeki ve üstün yeteneklere sahip olma izlenimi yaratma çabası çevresine yaşattığı bir yanılsamaya dönüşecektir. (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008).

Bu evrelere bağlı olarak, eylemleri savunma halinde olan narsisistik bireyin, ebeveynin onayı çerçevesinde kendini var ettiği ve yeteneklerinin sınırlı olduğu tespit edilmiştir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Çocuğun her eyleminin ve başarısının ebeveynine bağlı olması koşuluyla izin verilmesi, ebeveynin narsisistik tutumunun bir uzantısı olarak çocuğuna geçmektedir ve çocuğun kendini ayrı bir birey olarak var edememesine yol açmaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Çocuk sanki ayrı bir insan değil, ebeveynin bir uzantısıdır ve beklentilerine çocuğunu kullanarak ulaşmaya çalışır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008).

Narsisistik birey, sahte kendilik algısıyla beraber çevresindekilere de inandırdığı “En iyi sensin.” mesajı ile yanılsamalarını güçlendirir ve aslında rekabete girmekten kaçmaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Rekabeti tetikleyen insanları değersizleştirme yolu ile devre dışı bırakmaya çalışmaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Narsisistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler hem değersiz gerçek kendiliği hem de büyüklenen sahte kendiliğini aynı anda barındırmaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Değersiz gerçeklik, narsisistik birey tarafından bastırılmaya veya yansıtılmaya çalışılır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Bu sebeple, kendi değersiz gerçekliğini başkaları üzerinde var etmeye devam etmektedir. Narsisistik bireyin yalnızlık durumu incelendiğinde, çocukken yaşadığı deneyimlerdeki gibi sömürüleceği ve reddedileceği korkusu, onun yakın ilişkilerden kaçmasına sebep olmaktadır (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008). Ayrıca, nesne gibi algıladığı insanları kötüye kullanması ve denetleme ihtiyacı, ulaşma isteği uyandıran tutumu, sadistik üstbenliğinin de diğer önemli özellikleri arasında olduğu tespit edilmektedir (Ozan, Kırkpınar, Aydın, Fidan, & Oral, 2008).

Narsisistik kişilik bozukluğu ile ilgili gençler arasında yapılan diğer incelemelerde ise narsisizmin siber zorbalık üzerinde dolaylı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur (Ekşi, 2012). Narsistik bir kişilik özelliği olan “hak iddia etme” durumu internet bağımlılığındaki “kontrol gücü”nü etkilerken, narsistik “üstünlük” özelliğinin ise internet bağımlılığındaki “sosyal izolasyon” u anlamlı düzeyde etkilemektedir (Ekşi, 2012). Kimlik oluşumu süreci, özellikle gençlerde sancılı yaşanmakta, bu durumda ortaya çıkan kimi klinik belirtilerin, sınır kişilik bozukluğunda görülen belirtiler olarak ön görülmesine sebep olabilmektedir (Kaynak Demir, Dereboy, & Dereboy, 2009). Kimlik bocalamasının yalnızca sınır kişilik bozukluğu olan kişilerde ortaya çıkan bir yaşantı olmadığı bulgularına ulaşılmaktadır (Kaynak Demir, Dereboy, & Dereboy, 2009). Kimlik oluşumu sürecinde kişilik bozukluğu ile ilgili yapılacak saptamalarda uzman desteğinin alınması önemlidir olabilmektedir (Kaynak Demir, Dereboy, & Dereboy, 2009). 

KAYNAKLAR

Anlı, İ., & Bahadır, G. (2012). Kendilik psikolojisine göre narsisistik ve sınır kişilik bozukluğu.      Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 27, 1-12.

Ekşi, F. (2012). Narsisistik kişilik özelliklerinin internet bağımlılığı ve siber zorbalığı yordama          düzeyinin yol analizi ile incelenmesi, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(3),         1683-1706.

Kaynak Demir, H., Dereboy, F, & Dereboy, Ç. (2009). Gençlerde kimlik bocalaması ve        psikopatoloji. Türk Psikiyatri Dergisi 20(3), 227-235.

Ozan, E., Kırkpınar, İ., Aydın, N., Fidan, T., & Oral, M. (2008). Narsisistik kişilik bozukluğu:      Gelişim süreçleri ve yaşamı. Reviews, Cases and Hypothesis in Psychiatry, 2, 1-2.

Leave a Reply