Skip to main content

ÖZET

Sosyal fobinin ortaya çıkmasında başkası tarafından değerlendirilme ve olumsuz yargılanma düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Ergenlik döneminde daha sık başladığı görülmüş ve tedavi aşamasına gelene kadar sosyal fobi belirtilerinin karakter yapısının bir parçası olduğu düşünülerek tespiti ertelenmiştir.  Sosyal fobinin ortaya çıkmasında ebeveyn tutumu, travma geçirilmesi, kişinin kendi ile ilgili yanlış düşünce ve inançları, benlik saygısında bozukluklar etkili olmaktadır. Sosyal fobinin okul hayatını ve yaşam kalitesini değişime uğratan sonuçları olabilmektedir. Sosyal fobinin önlenmesinde bilişsel çözümlerin yanı sıra soysal faaliyetlere yönelimin olumlu etkileri gözlenmiştir.

 

GİRİŞ

            Sosyal fobisi olan kişiler, başkaları tarafından değerlendirileceği durumlardan, aşağılanıp komik duruma düşecek davranışlarda bulunmaktan korkma olarak tanımlanmaktadır (Dilbaz, 1997). Sosyal fobi, sosyal ortamlarda ve performans gerektiren konularda olumsuz değerlendirme düşüncesini de barındırmaktadır (Dilbaz, 1997). Sosyal fobisi olan kişiler bahsedilen durumlarla karşılaşınca fiziksel belirti olarak kızarma, çarpıntı, terleme ve titremeye maruz kalabilmektedirler (Dilbaz, 1997). En çok korkulan durumların, başkalarının önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma girişiminde bulunma zorunluluğu, otorite konumundaki kişilerle konuşma, toplantılara katılma gibi durumlar olduğu tespit edilmiştir (Demir, Eralp-Demir, Özmen & Uysal, 1999). Sosyal fobinin başlangıç yaşının 13-24 arasında olduğu saptanmış, bazı sosyal fobiklerin ise ömür boyu sürdüğü tespit edilmiştir (Dilbaz, 1997). Ergenlik döneminde daha yoğun olarak başlayan sosyal fobinin depresyon, düşük özgüven ve erken yaşta sigara içme alışkanlığını etkileyeceğini göstermektedir (Bayramkaya, Toros & Özge, 2005). Sosyal fobikler, yaşadığı durumları karakterin bir parçası olarak nitelendirdiklerinden tedavi aşaması daha ileriki yaşlara bırakılmakta, başlangıç yaşından 15-20 yıl sonraya sarkabilmektedir (Dilbaz, 1997). Sosyal fobinin sanılandan daha sık görüldüğünün anlaşılması ile birlikte, çok erken yaşlarda başlayan ve kronik gidişli bir bozukluk olarak çocuk psikiyatrisi için önem taşımaktadır. Ayrıca, sosyal fobinin değerlendirilmesinde kullanılacak araçların geliştirilmesini de önemli kılmıştır (Demir, Eralp-Demir, Özmen & Uysal, 1999).

Sosyal fobinin kaynaklandığı sebeplere bakıldığında, psikobiyolojik modele göre, ebeveyn rolünün fazla disiplinli olması, ebeveynin işbirliği yöneliminin zayıflığı sosyal anksiyete veya sosyal fobi gelişmesine sebep olmaktadır (Dilbaz, 1997). Diğer fobilerde görüldüğü gibi travmatik yaşantının etkisi de bir başka faktördür (Dilbaz, 1997). Bilişsel model ile incelendiğinde, sosyal fobinin altında yatan sebep, başkaları tarafından beğenilme isteğinin karşılanamayacağına dair oluşan güvensizlik olduğundan korkulan sosyal durumun bir tehlike olarak algılandığı görülmektedir (Dilbaz, 1997). Korkulan durumla karşılaşınca ağırlıklı olarak olumsuz durumlara yoğunlaşarak olumsuz değerlendirileceklerine dair düşünce ve inançlar ararlar (Dilbaz, 1997). Ayrıca kişinin diğerleri üzerinde iyi izlenim bırakma konusunda isteği varsa ve bunu elde etme konusunda kendi ile ilgili şüpheleri varsa sosyal anksiyete  artabilmektedir (Dilbaz, 1997). Gelişimsel olarak ele alındığında, orta ve geç çocukluk döneminde ebeveynler arasındaki tutarsız davranışlar, olumsuz akran ilişkileri ve benlik saygısındaki bozukluklar tek başına ya da birlikte sosyal fobi yatkınlığına sebep olabilmektedir (Dilbaz, 1997).

Sosyal fobinin, yaşamının tüm önemli alanlarının etkilendiği düşünülürse, erken tanınıp tedavi edilmesi gereklidir (Gültekin & Dereboy, 2011). Bu sayede, okuldan zevk almaları, lise ya da üniversiteyi tamamlamaları ve bunun sonucunda topluma katılıp katkı yapmaları sağlanmış olacaktır (Gültekin & Dereboy, 2011). Okula devamlılık göstermede, sınıf önünde konuşma kaygısı, okul ve sınıftaki aşırı gerginlik yaşanmasıyla birlikte, tüm bunların fark edilip gerekli müdahalelerin yapılmaması öğrencinin okuldan kaçınma davranışını göstermesiyle sonuçlanmaktadır (Gültekin & Dereboy, 2011). Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, sosyal fobinin sıklıkla görüldüğü, uzun yıllar ihmal edildiği, kimlik gelişim sürecini ve yaşam kalitesini oldukça etkilediği saptanmıştır (Gültekin & Dereboy, 2011). Bir diğer veri ise, sosyal fobisi olanlarda öz kıyım düşüncesinin sosyal fobisi olmayanlara göre daha fazla bulunmasıdır (Gültekin & Dereboy, 2011). Sosyal fobi ile depresyon arasında yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuş, depresyon düzeyi arttıkca sosyal fobi düzeyinin de arttığı saptanmıştır (Bayramkaya, Toros & Özge, 2005).

Sosyal fobinin psikolojik tedavisinde, bilişsel modele göre, kişinin kendisi ve başkaları hakkında işlevsel olmayan inanışları değiştirme doğrultusunda çalışılması etkili olabilmektedir (Dilbaz, 1997). Eğer düşünce ve hatalı inançlar değiştirilmiş sosyal fobik kişi dikkatini sosyal etkileşim yönüne vermiş, ancak bu etkileşimi sürdürecek becerilerden yoksun ise tedavi başarılı olmayabilir (Dilbaz, 1997). Bu sebeple düzeltici geri bildirim, sosyal teşvik ve ev ödevleri uygulamaları ile desteklenmeleri gerekir (Dilbaz, 1997). Bir diğer araştırma gösteriyor ki, sosyal fobi özelliklerinin giderilmesinde sosyal etkileşimi temel alan müzik, dans, bowling, resim, heykel, izcilik, binicilik, piknik, yaratıcı drama, buz pateni, voleybol gibi rekreatif aktivitelerin özgüveni artırması ve kaçınma davranışlarını azaltmasıyla olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir (Karagün, Yıldız, Başaran & Çağlayan, 2010). Okul ortamında, derslerin yanı sıra öğrencilerin özellikle sosyal olarak da gelişmelerine katkı sağlanması, sosyal fobiyi etkileyen risk faktörlerinin belirlenmesi destek sağlayacaktır (Bayramkaya, Toros & Özge, 2005). Eğitim kurumlarında çalışan uzmanlar tarafından çocuk ve gençlere yönelik psikolojik yardım sağlanmasının ve hem soysa fobi hem de sosyal fobi ile birlikte görülebilecek ruhsal sorunlar için de koruyucu olabileceği düşünülmektedir (Bayramkaya, Toros & Özge, 2005).

KAYNAKLAR

 

Bayramkaya, E., Toros, F., & Özge, C. (2015). Ergenlerde sosyal fobi ile depresyon, öz kavram,      sigara alışkanlığı arasındaki ilişki. Klinik Psikofarmoloji Bülteni, 15, 165-173.

Demir, T., Eralp-Demir, D., Özmen, E., & Uysal, Ö. (1999). Çapa çocuk ve ergenler için sosyal       fobi ölçeğinin geçerlilik ve güvenilirliği. Düşünen Adam, 12(4), 23-30.

Dilbaz, N. (1997). Sosyal fobi. Psikiyatri Dünyası, 1, 18-24.

Gültekin, B. K., & Dereboy, F. (2011). Üniversite öğrencilerinde sosyal fobinin yaygınlığı ve   sosyal fobinin yaşam kalitesi, akademik başarı ve kimlik oluşumu üzerine etkileri. Türk Psikiyatri Dergisi, 22(3), 150-158.

Karagün, E., Yıldız, M., Başaran, Z., & Çağlayan, Ç. (2010). Sosyal fobi özellikleri gösteren          üniversite öğrencilerinde rekreaktif altivitelerin fobik tutumlar üzerine etkisinin          araştırılması. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 11, 139- 144.

Leave a Reply